25 Sep KÖYCEĞİZ
Köyceğiz,
M.Ö. 3000 yıllarında Karlar ve Lelegler tarafından yerleşim yeri olarak
kullanılmaya başlanmıştır. Bu bilgi, tarihçi Herodot, coğrafyacı Strabon ve
şair Homeros’un eserlerinde belirtilmiştir. Bölgedeki şehir kalıntıları,
kaleler, su kemerleri, tarım terasları ve kaya mezarları, bu erken dönem
yerleşimlerinin izlerini günümüze taşımaktadır.
Kaunos,
Köyceğiz Gölü’nün sahilinde kurulmuş önemli bir liman kenti olarak bilinir.
Karia’nın ticaret ve deniz ulaşımında kilit rol oynamış olan Kaunos, Büyük
İskender’in yönetimi altına girmiştir. Roma döneminde, çevredeki ormanların yok
edilmesi ve erozyon sonucu, doğal çevre bataklıklarla kaplanmış ve bu durum
bölgedeki nüfusun azalmasına yol açmıştır. Ancak Bizans döneminde bataklıkların
kurutulmasıyla bölge yeniden canlanmıştır.
1261
yılında Menteşâ Beyliği’nin kurucusu Menteşe Bey olarak bilinen Salpakis
Mantakhias tarafından Bizanslılardan alınmış ve 1424 yılında Osmanlı
İmparatorluğu’na kontrolüne geçmiştir.
BAŞLICA TARİHİ VE ARKEOLOJİK
DESTİNASYONLAR
Kaunos
Kaunos,
Güneybatı Anadolu’da, Muğla İli’nin Köyceğiz İlçesi sınırları içinde, Dalyan
mahallesi ve Dalyan Çayı’nın batısında konumlanmaktadır. İlk olarak 1840
yılında bilim dünyasına kazandırılan ve 1966 yılından itibaren kazı
çalışmalarına devam edilen Kaunos, önemli bir arkeolojik ören yeri olarak
tanınmaktadır. Kaunos’un Anadolu’nun yerli halkı tarafından kurulduğu ve yerel
adının “Kbid” olarak bilindiği, Letoon’daki Üç Dilli Yazıt’ın Likçe
versiyonunda yer almaktadır. Bu isim, M.Ö. 4. yüzyıla kadar Kaunoslular
tarafından kullanılmıştır; ardından Hellenler tarafından kolonize edilmesiyle
ve diğer Anadolu kentlerinde olduğu gibi Yunanca isimler verilmesiyle
değişmiştir.
Kaunos,
150 metre yüksekliğindeki Akropolis (Persikon) ve güneybatıda bulunan Küçük
Akropol (Herakleion) ile denize doğru uzanan bir yarımadaya kurulmuştur. Kent,
idari olarak demoslara ayrılmış ve “dikastai” olarak adlandırılan
hâkimler tarafından yönetilmiştir. Ayrıca, Kaunos’a bağlı komeler de
bulunmaktadır. En erken yerleşim izleri M.Ö. 7. yüzyılda başlayan kent, Bizans
Dönemi’nin sonlarına kadar iskân edilmiştir.
DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRAS
Köyceğiz Gölü
Akdeniz
Bölgesi’nin batı ucunda bulunan bu göl, Köyceğiz ilçe sınırları içinde yer alır
ve kükürtlü, acı suyu ile bilinir. Gölün denizden yüksekliği 8 metre, derinliği
ise 15 ile 150 metre arasında değişir. Genellikle sakin olan gölde, yılın sekiz
ayında su kayağı gibi sporlar yapılabilir. Gölü denize bağlayan Dalyan Boğazı,
antik adıyla Dalbis Çayı, 8 mil uzunluğunda olup sazlıklarla dolu bir rota
izleyerek denize ulaşır.
Deniz
kıyısında, 50 ile 200 metre arasında değişen genişliği ve 5,5 kilometre
uzunluğuyla ünlü İztuzu Plajı yer alır. Göl, körfezin ağzının alüvyonlarla
tıkanması sonucu denizden ayrılmış, ancak hala suyunu denize akıtmaya devam
etmektedir.
Göl
içindeki küçük ada, yörede Hapishane Adası olarak bilinir. Tarih boyunca askeri
amaçlarla kullanılmış, daha sonra hapishane olarak kullanılmıştır. Ada üzerinde
Cenevizlilerden kalma kalenin kalıntıları görülebilir. Ayrıca Aşık Adası olarak
da anılır; bu ada, birbirine aşık iki gencin ailelerinin evlenmelerine izin
vermemesi üzerine sığındığı yerdir. Ancak, aile baskılarından kaçabilen
gençler, adada kötü bir kaderle karşılaşmış ve bir yılanın ısırması sonucunda
ölmüşlerdir.
Sultaniye
Kaplıcaları
Köyceğiz
Gölü’nün güneybatısında, Ölemez Dağı’nın eteklerinde yer alan Sultaniye
Kaplıcaları’nın tarihi, binlerce yıl öncesine dayanır. M.Ö. 100 yıllarında
Kaunoslular tarafından kullanıldığı bilinen bu kaplıcalar, Bizans döneminde
genişletilmiş ve konaklama tesisleri eklenmiştir. Ancak, bu tesisler günümüzde
Köyceğiz Gölü’nün suları altında kalmıştır. Roma döneminde, kaplıcalar kapsamlı
bir hastane haline getirilmiş ve hastanenin girişine “Tanrılar adına
buraya ölüm giremez” yazısı yazılmıştır. Ölemez Dağı da adını bu tarihi
ifadeden almıştır.
Sultaniye
Kaplıcaları, romatizma, böbrek ve idrar yolları rahatsızlıkları, metabolizma
bozuklukları, ruhsal yorgunluk, cilt ve kadın hastalıkları gibi çeşitli sağlık
sorunlarına doğrudan tedavi sunmaktadır. Kaplıcaların suyu, kalsiyum klorür,
kalsiyum sülfat, kalsiyum sülfür, bromür, radon ve radyoaktif maddeler
içermektedir. Su sıcaklığı 39o olan Sultaniye Kaplıcaları, Türkiye’nin en
yüksek radyoaktiviteye sahip kaplıcasıdır ve radon değeri açısından dünyada
Endonezya’daki kaplıcadan sonra ikinci sıradadır. Yüksek radyoaktivite,
kaplıcalara rehabilite edici özellikler kazandırmaktadır.
Toparlar Şelalesi
Köyceğiz’e
sadece 8 km uzaklıktaki Toparlar Şelalesi, yılın en sıcak dönemlerinde bile
doğa yürüyüşü ve trekking meraklıları için serinletici bir kaçış noktasıdır.
Şelaleye, sadece 15 dakikalık keyifli bir doğa yürüyüşü ile ulaşabilirsiniz.
Sığla Ağaçları ve Narenciye
Sığla
ağacı, Anadolu Sığlası veya Günlük ağacı olarak da bilinir ve 20 metreye kadar
boylanabilen, geniş yapraklı ve kışın yaprak döken bir bitkidir. Çınar ağacına
benzeyen kalın dalları ve geniş tepeye sahiptir. Sel basmış ovalar, bataklıklar
ve dere kenarları gibi nemli bölgelerde yetişir. Ilıman iklimi ve güneşi sever,
derin, nemli ve kumlu topraklarda iyi gelişir. Sığla ağacı, dünyada yalnızca
iki bölgede orman oluşturur ve bunlardan biri Köyceğiz’dir. Sığla yağı, tıp ve
kozmetik gibi çeşitli sektörlerde kullanılır. Ayrıca, Türkiye’nin en iyi
narenciyeleri Köyceğiz’de yetişmektedir.
Köyceğiz Kuş Cenneti
Köyceğiz
ve çevresi, kuş türleri açısından büyük bir zenginlik sunar. Bölgede, yerli ve
göçmen kuşlar dâhil olmak üzere 180’den fazla kuş türü yaşamaktadır. Her yıl,
başta İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinden olmak üzere doğaseverler, kuş
gözlemi yapmak için gruplar halinde Köyceğiz’e gelmektedir.
TAVSİYE EDİLEN AKTİVİTELER
Uluslararası
Yoga Festivali (Sonbahar Sezonu)
Uluslararası
Sakin Şehir Festivali (Yaz Sezonu)
Uluslararası
Aromatik Bitkiler Festivali (Yaz Sezonu)
Ulusal-Uluslararası
23.Türkiye Üniversiteler Köyceğiz Yaşar Sevim Plaj Hentbolu Şampiyonası (Yaz
Sezonu)
MARİNA VE LİMANLAR
1 adet kamuya ait marina ve 1
adet özel yat kulübü bulunmaktadır.
Sorry, the comment form is closed at this time.